Sosyal Medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sosyal Medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ekim 2021 Cuma

Çelik Kadar Sağlam Platform: Twitter

Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız o büyük Facebook Grubu'nu oluşturan servislerin kesintisini hatırlarsınız. İnstagram, Whatsapp ve Facebook'a 6 saat boyunca ulaşamadık ve Twitter ve Telegram için adeta bir şahlanış günü oldu. Hatta o kadar ki Twitter, anlık aktif kullanıcı sayısındaki artıştan dolayı kullanıcıların mention ve twit akışlarını göremediklerini ve bu problemlerin kısa sürede giderildiğini açıklayan bir özür twiti yayınladı. Ayrıca kullanıcıların raporlarına göre de Telegram'da yoğunluktan dolayı yavaşlık yaşandığı bildirildi.

twitter
 

Peki Facebook mühendisleri nasıl oldu da bu duruma müdahele edemedi? Bu sorunun cevabına geçmeden hemen önce biraz klasik olarak bu ve benzeri durumların her yaşanmasında ortaya atılan iddialardan bahsetmek gerek... Klasik bir kere Facebook'un hacklenmesi dedikodusu kesinlikle döndü hatta ve hatta Twitter CEO'su Jack Dorsey'de bu muhabbete katıldı. Bir kullanıcı Facebook'un hacklenerek alan adının satışa çıkarıldığını gösteren bir twit attı ve Jack Dorsey ise fiyatını sordu. Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Jack Dorsey, alaycı bir üslupla da olsa Twitter'ın gücünü bir kere daha ortaya koydu.

Bunun haricinde Facebook, İnstagram ve Whatsapp bilgilerimizin sızdırıldığı ile ilgili dedikodular zaten döndü ve sürekli olarak dönmeye devam ediyor. Burada sıradışı olan taraf kullanıcı sayısındaki abartıdan geliyor. Kesintinin 6 saat sürmesinden dolayı çalınan profillerin sayısı da fazlalaştı. Tam tamına 1.5 milyar profil bilgisinin çalındığı iddia edildi. Ancak hem Amerika'nın önde gelen üniversitelerinden hem de dünyanın en büyük siber güvenlik firmalarından olan Karspersky'den gelen açıklamalarla böyle bir durumun olmadığı bilgisi verildi.

Kesintinin ilerleyen saatlerinde öğrendik ki Facebook bir açıklama yaparak bu durumun nedenlerini blog sayfasında tüm dünya ile paylaştı. Facebook yaptığı açıklamada “Bir altyapı sorunu yaşadık, sorunu çözebilecek materyallerimiz de hata verdiğinden dolayı süreç uzadı.” diyerek süreç hakkında bilgi vererek tüm iddialara açıklık getirmiş oldu.

Şimdi tüm bu dedikoduları bir kenara bırakarak çelik gibi sağlam platform Twitter'a bakalım. Bir anda gelen kesinti ile birlikte Twitter tarihindeki en fazla anlık aktif kullanıcıya ulaşan platform bu gibi durumlara daima hazır olduklarını sadece o anda yaşanan aşırı yüklenmenin beklediklerinden çok daha fazla olduğundan dolayı bazı servislerde çok kısa süreli bir kesinti yaşadığını duyurdu. Kullanıcıların güvenilir limanı olarak dimdik ayakta duran Twitter, Facebook bünyesindeki platformlarda yaşanan kesinti fırsatını iyi değerlendirmişe benziyor.

Twitter'ın yanı sıra Telegram'da aynı şekilde kendini öne çıkaran ve yoğunluk yaşamasına rağmen ayakta kalan platformlardan biri oldu.

18 Ağustos 2021 Çarşamba

Yeni Bir Gelir Kaynağı: Twitter

Bildiğiniz üzere Twitter, mikro blog olarak adlandırdığımız ve temelde sms kullanımını ilham alarak ortaya çıkan bir sosyal medya platformu. Şu anda hali hazırda dünya genelinde 340 milyon üyesi bulunan bu platform artık içerik üreticiler ve fenomenler için yeni bir gelir kaynağı haline gelmek üzere. Super Follows özelliğini çok önceden duyuran Twitter, bu özellikle birlikte YouTube'da hali hazırda uygulanan Katıl butonunu örnek almış diyebiliriz. 18 yaşından büyük, en az 1000 takipçisi olan hesaplarda menüdeki Para Kazan butonu ile erişilebilen özellik için son 30 içinde en az 25 tweet atmış olmalısınız. Kısacası aktifliğinizi kanıtlamalısınız.

 

twitter-spaces-super-follows

Bunun yanısıra Club House'un ortaya çıkardığı sesli konferans özelliğini Spaces adıyla kendisine entegre eden Twitter, buradan da yeni bir gelir modeli oluşturuyor. Artık burada yapılacak sesli konferanslarda bilet satışı yapılabilecek. Özellikle bilet fiyatlarının uygun bir seviye de tutulması ve konuşmacıların ilgi çekici olması ile özellikle pandemi döneminde kendi ilgi alanında bilgi almak isteyen kullanıcılar için gayet kullanışlı bir özellik olabilir.

Ayrıca Facebook gibi alışveriş sekmesini de denemeye alan Twitter, özellikle gelir modelleri konusunda son dönemlerde büyük bir atılım yapmaya başladığını görüyoruz. Aslında geç kalınmış bir hamle mi yoksa yapılmaması gereken bir durum mu emin olamıyorum. Ancak pandemi süreci içerisinde kullanıcıyı kendine sadık hale getirmek ve ondan olabildiğince faydalanmak sosyal ağların temel prensibidir. Kullanıcıların yaptıkları her hareketi takip etmek ve bu hareket doğrultusunda özellikler geliştirmek ya da entegre etmek, sosyal ağların bu piyasada tutunmalarını sağlayacak yegane şeydir.

5 Temmuz 2020 Pazar

Ya Sosyal Ağlar Kapanırsa?

Teknoloji devriminden sonra hayatımızın vazgeçilmezleri haline gelen sosyal ağlar için yapılan kurgusal bazı görsellere rastladım ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Kurgusal görsellerde genellikle eski Hollywood filmlerinden akıllara kazınan sahnelerden kesitler gibi duruyor. Peki bu kurgu görseller gerçek olsaydı ne olurdu?

Ya Sosyal Ağlar Kapanırsa?

Aslında serbest piyasalarda hiçbir zaman kapanan bir girişimin bıraktığı boşluk sonsuza kadar öyle kalmaz. Bunun en büyük örneklerinden birisi dünya genelinde yaklaşık 3 milyar insanın kullandığı Facebook'tur. 2005 yılında ilk ortaya çıktığında piyasanın kralı MySpace'di. Ancak insanlar Facebook'un varlığından haberdar oldu ve farklı arayışlar için Facebook'u tercih etmeye başladı. Sonuç olarak MySpace satıldı ve Facebook yeni kral oldu.

Bu yüzden bir kapanış hikayesi düşüneceksek bunun yeni girişimlerin ortaya çıkışını düşünerek başlayabiliriz. Bu durumda en mantıklı yeni girişimler akıllı gözlüklerin yaygınlaşması ile olacaktır. Google Glass ilk ortaya çıktığında tanıtım videosunda da görebileceğiniz üzere Google Plus'ta paylaş özelliği barındırıyordu. Bu alanda yatırımlar yapan ve ürünler geliştiren yeni şirketler bildiğimiz klasik sosyal ağların sonunu getirebilir. Son derece kullanışlı ve anlık olarak görüntü veren bu ürünler son kullanıcıların ilgisini çekecektir. Bu yüzden bildiğimiz klasik sosyal ağların kapanması konusunu sadece akıllı gözlükler gibi yeni teknolojiler ve ürünlerle düşünebiliriz.


Sosyal ağların kapanması ile dijital pazarlama stratejilerinin de tamamen farklı yönlere evrimi ve geliştiricilerin kendilerini sanal gerçekliğe yönlendirmeleri ve büyük bir piyasanın tamamen sanal gerçeklik üzerine evrilmesini görmek kaçınılmaz olacaktır.

Sonuçta her girişimin farklı hikayesi olduğu gibi farklı girişimlerin ortaya çıkması sonucu çöküşü de kaçınılmaz olacaktır. Bu yüzden klasik sosyal ağların ortadan kalkması için önümüzde uzun bir süre var gibi duruyor.

30 Nisan 2020 Perşembe

Sosyal Medya Pazarlamasının Önemi

Sosyal medya ilk ortaya çıkmaya başladığı yıllardan beridir olağanüstü bir gelişme göstermiş ve büyük bir ilerleme kaydetmiş durumda. Özellikle pazarlama alanında yeni açılımların gerçekleşmesiyle bu alanın en önemli faktörlerinden biri haline geldi. Son dönemde sürekli olarak değişen teknoloji ile birlikte pazarlama tekniklerinde de yeni stratejiler geliştirilmekte. Özellikle dünya genelinde yapılan anketleri de göz önünde bulundurduğumuzda artık online pazarlama yeni bir boyut kazanıyor. Bu alanın en büyük alt kollarından biri olan sosyal medya pazarlaması da büyük şirketlerin ilgisini büyük bir oranda çekiyor.

sosyal-medya-pazarlamasi

Emarsys şirketinin yaptığı araştırmaya göre 2019 itibariyle dünya genelinde 3.2 milyar sosyal medya kullanıcısı bulunuyor ve bu rakam dünya nüfusunun yaklaşık olarak %42'sini oluşturuyor. Bu doğrultuda da sosyal medya, şirketlerin reklam stratejilerinde pastanın büyük bir kısmına hakim oluyor. Özellikle Oberlo'da bulunan istatistiklerden de göreceğimiz üzere markaların %73'ü sosyal medyanın işlerine olan etkisinin "biraz etkili" ve "çok etkili" dediklerini ve sosyal medyanın gücüne inandıklarını görüyoruz. Bu bağlamda markaların sosyal medya pazarlaması dalgasına yöneldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Sosyal medyanın markalar kadar müşterilere de etkisi azımsanmayacak derecede önemli. Yine Oberlo'nun istatistiklerinden görebileceğimiz üzere müşterilerin %54'ü satın almak istedikleri ürünleri sosyal medya üzerinden araştırıyor. Müşteriler, özellikle ürün incelemeleri ve geri bildirimler sayesinde markaların ürünlerine ilişkin son derece derinlemesine bilgi sahibi olabiliyorlar. Ayrıca marka ile iletişime geçmenin kolay olduğu sosyal medya platformlarındaki bu deneyimi, müşterilerin %71'i olumlu karşılamış ve alışveriş deneyimlerine pozitif bir katkı sağladığını belirtmişler. Bu müşteriler ankette yer alan bir diğer soruda ise bu deneyimlerini aile üyelerine ve arkadaşlarına aktaracaklarını belirtmişlerdir.

Özellikle markaları ve müşterileri ortak bir noktada buluşturma konusunda vazgeçilmez platform olan bu sosyal medya sitelerinin geleceğin pazarlama stratejileri üzerinde son derece etkili olacağını günümüzde de etkili bir şekilde kullanılmaya çalışıldığını söylesek yalan olmaz.

26 Nisan 2020 Pazar

Sendikalar Sosyal Medya Araçlarını Neden Kullanamıyor?

Daha önce yazmış olduğum "Teknolojik Sendikacılık Nedir?" başlıklı yazımda bir sendikanın genel olarak teknolojik anlamda kendisini nasıl geliştirmesi gerektiğinden bahsetmiştim. Bu yazımda aslında eleştirel bir yaklaşım benimseyerek sendikaların neden sosyal medya araçlarından uzak kaldığını ve neden bu araçları faydalı bir şekilde kullanamadıklarına değinmeye çalışacağım. Ancak konuya başlamadan önce şunu belirtmek isterim ki burada yazdıklarımın, ülkemizdeki sendika ağalığı yönetim şekli göz önüne alındığında, bir ütopyadan öteye geçemeyeceğinin farkındayım.

Sendikalar Sosyal Medya Araçlarını Neden Kullanamıyor

Özellikle Covid-19 süreci ile insanlar zorunlu olarak evden çalışmaya başladı ve bu sürecin etkisi ile çalışma ilişkilerinde yeni ihtiyaçlar ortaya çıkmaya başladı ve farklı şirketlerde farklı çalışma şekilleri uygulanmaya başladı. Bu uygulamaların gerçekleşmesine en çok olanak sağlayan olgu ise internet oldu. Çalışanlar kendi aralarında internet ortamında örgütlenmeye başladı. Örneğin; AVM çalışanları, AVM Çalışanlarının Sesi adlı bir Twitter hesabı açarak AVM'lerdeki çalışma saatlerine ilişkin düzenleme yapılması için kampanya başlattılar. Ancak burada bir sorun var. Sendika nerede? Türkiye'de yaşadığımız Covid-19 sürecine ilişkin adım atan birkaç sendika dışında herhangi bir sendikanın bir kampanyasını göremedim. Çalışma hayatını kökten değiştirebilecek bir yasal düzenleme yapıldığında sözüm ona konfederasyon başkanları sadece bir iki haber kanalında yayına çıkarak sadece "Biz bunu kabul etmiyoruz" demeyle yetindi. Ama nereye kabul etmiyorsun? Bir düzenleme yürürlüğe girdikten sonra, sen istediğin kadar kabul etmiyorum diyebilirsin. Senin bunları kabul etmemen için işçi hareketinin önderi olman lazım. Sen ne Şemsi Denizer gibi bir lidersin ne de onun dönemindeki medyaya sahipsin. Şemsi Denizer (bilmeyenler için farklı bir yazı daha yolda bu arada), kendi döneminde elinde var olan bütün imkanları kullanmış, işçilerin kabul etmediği toplu iş sözleşmesi maddeleri için grev kararı almış, hükümet bakanlar kurulu kararıyla bu grevi ertelediğinde Ankara'ya gitmeye karar vermiş ve Zonguldak ile Ankara arasındaki karayolu taşımacılığı yine hükümet tarafından yasaklanınca da "Onlar bizim otobüslerimi durdurabilirler ama yürüyüşümüz durmayacak. Hep birlikte Ankara'ya yürüyeceğiz!" diyerek arkasına aldığı 70.000 kişilik işçi topluluğu ile Ankara'ya yürümüştür. O dönemin sendikal anlayışı fiili harekete geçmeyi öngörüyor ve ona göre adım atıyorsa, bugünkü sendikal anlayış da sanal bir hareket yaratarak Ankara'yı twit yağmuruna tutması ve TrendTopic gündeminden değil 5 gün 15 gün düşmemesini öngörüyor.

Peki sendikalar neden sosyal medya araçlarını kullanamıyor? Aslında benim gördüğüm kendilerince kullanmaya çalışıyorlar ancak YETERSİZ. Bu büyük bir şekilde yazdığım "yetersiz" kelimesi, kelimenin tam anlamıyla yetersizdir. Şöyle ki, Facebook üzerinde grup araması yaptığınızda hemen hemen her sendika şubesinin kendine has bir Facebook grubu olduğunu görürsünüz. Ama göremediğimiz birşey var: O da; grupların içlerindeki profesyonellikten uzak, sadece kendi üyesine hizmet etmeye çalışan ve işkoluyla bağını tamamen koparmış, yeni bir işyerinde örgütlenme kaygısı olmayan, koltuğunu sağlama almış ve sendikanın profesyonel yöneticisi olduğu için kıdem tazminatını alarak emekli olmuş ve hem emekli maaşı hem de yöneticilik maaşı ile geldiği yeri unutarak kendini yaşlanmaya adamış bir yönetici profilidir. İşte bu profildeki yöneticiler sayesinde sendikalar, profesyonel kelimesini sadece her yöneticinin bir sekreterinin olması, altına sıfır kilometre bir araba çekmek (bu durum benim her ne kadar savunduğum bir konu olsa da bir bakıma yanlışlığını da bildiğim bir durum), sadece Facebook üzerinde okey oynamak ya da üyelerle öylesine muhabbet etmek için en güzel bilgisayarları almak ve o yöneticiyi oraya getiren üyeyi, yöneticinin odasına sokmamak için kapıya bir güvenlik dikmek olarak anlıyorlar.

Size kötü bir haberim var saygı değer sendika yöneticileri! Siz profesyonel değilsiniz ve koltuğa oturma hakkınız da yok! Sizin emekli ikramiyenizle aldığınız yazlığa ya da köyünüzde yaptırdığınız eve gidip, bahçenizdeki domatesler olmuş mu onu kontrol etmeniz gerek. Sizin devriniz geçiyor. Siz bir Şemsi Denizer değilsiniz ve tırnağı dahi olmazsınız! Artık genç nesillerin bu koltuğu devralma vaktidir! Sizler yüzünden yeni kuşaklar sendikaları işe yaramaz, işçi parası yiyen bir kurum olarak görüyor. Sendikaların imajı, sizin gibi yöneticiler yüzünden yeni nesil karşısında yerlerde... Ve siz varoldukça ne genç işçiler sizi tercih edecek, ne de hükümet sözünüze kulak verecek!

15 Ekim 2018 Pazartesi

Yerli Sosyal Ağ mı Kuralım?

Son zamanlarda özellikle son iki - üç yıldır yerli sosyal ağ sitelerinde yoğun bir artış yaşanıyor. "Acaba bir sosyal ağ kursam Facebook gibi olsa tutar mı?" mantığıyla açılan sitelerin birçoğu bir süre sonra kendiliğinden kapanıyor. Peki neden bizden bir Marck Zuckerberg çıkmıyor?

Aslında olay o kadar basit değil! "Bir site açarım Facebook gibi olur insanlar kayıt olur ve ben oturduğum yerden para kazanırım" düşüncesi hiçbir zaman tutmaz. Öncelikle bilinmesi gereken bir olgu var o da insanların isteklerine cevap verebilmek. Zuckerberg bunu başardı. Facebook'un ortaya çıktığı dönemde kullanılan sosyal ağ sayısı sınırlıydı ve bunlar bir sosyal ağ mantığından çok Blogger ya da Tumblr kişilerin kendilerine blog açmalarını sağlayan bir yapı mevcuttu. Yani birincisi Facebook tamamen özgür ve bağımsız bir projeydi. 

  
Bunun yanı sıra Mark Zuckerberg başlarda küçük bir kitle için bu sistemi kullandı. Yani sadece Harvard Üniversitesi öğrencileri için yapılmış bir site vardı ortada. Sonra sırayla diğer üniversitelerin kullanımına açıldı. Yani özel bir sistem vardı ve sadece üniversite uzantılı mail adresleriyle kullanılabilen dinamik bir topluluğa hitap eden bir site vardı ortada. Bu da diğer insanların ilgisini çektiği gibi öğrenciler arasında bir fark yaratan bir sistemdi. Bunu hiçbir zaman unutmayın, bir şey kısıtlanıyorsa her zaman ilgi çeker. Diğer insanlar tarafından yoğun ilgi çeken Facebook zamanla herkesin kullanımına açıldı. Ayrıca bu kolay bir şekilde olmadı. İleri derece de pazarlama teknikleri kullanılarak Facebook güncellemeleri yapıldı. Yani Zuckerberg sadece siteyi kurup insanların üye olmalarını beklemedi.

Growth Hacking denilen pazarlama tekniği sayesinde insanların hangi sayfalarda ne kadar vakit geçirdiklerini ve bu sayfalarda nelere yöneldiklerini inceleyen bu pazarlama tekniği özellikle Facebook güncellemelerinde oldukça fayda sağladı. Zuckerberg sadece bir yazılımcı değildi. Aynı zamanda okulu bırakmadan önce yazılım derslerinin yanı sıra psikoloji ile ilgili derslere de girerek yazılımı psikoloji ile bir araya getirmeyi ve kullanıcıların psikolojik analizleri üzerinden ne tarz eylemlere eğilimi olup olmadığını ölçerek tamamen bilimsel bir şekilde Facebook güncellemelerini yaptı.

Uzun lafın kısası bir site açıp insanların gelmesini ve paylaşım yapmalarını beklemek boşa vakit kaybı olacağı gibi insaların da bu kadar basit mantıkla hareket eden varlıklar olmadığını bilmeniz ve görmeniz gerekir.

22 Aralık 2016 Perşembe

Linkedin'i Etkin Kullanmak

Hatırlayacağınız üzere Linkedin kısa bir süre önce 26 milyar $'a Microsoft tarafından satın alınmıştı. Sosyal ağlar arasında en kurumsal, en resmi, en ciddi olan ve çizgisinden ödün vermeyen bir yapısı da vardır. Şahsen ben Microsoft'un satın almasından sonra dolaşan akıllı sosyal ağ söylentilerinden oldukça umutlanmıştım ancak Microsoft CEO'su Satya Nadella'nın yaptığı son açıklama da Linkedin'i özellik Office programlarıyla entegre bir hale getirmeyi amaçladıklarını duyduktan sonra hayallerim suya düştü. Çünkü akıllı sosyal ağ olarak nitelendireceğimiz Bing, Windows, Office, Skype gibi Microsoft ürünleri ile entegre çalışan bir kurumsal sosyal ağ olması oldukça güzel olurdu.



Örneğin; Skype üzerinde ekli olan arkadaşları Linkedin üzerinde ekleyebilir, Windows üzerinde oynadığımız oyunları Linkedin üzerinde paylaşabilir (bunu söylememin en önemli nedeni ise bilgisayar oyunu oynamak insanların yaratıcılığını artırıyor ve daha hızlı düşünmesini sağlıyormuş, sonuçta adamlar oturmuş araştırmış haklılardır), Bing üzerinde birini aradığımızda direkt olarak Linkedin profilini özelleştirilmiş bir pencerede bize sunması ve hatta Bing reklamların bile şu anda Facebook ve Google'da olduğu gibi Linkedin üzerinde paylaştığımız şeylerle ilgili olması iyi olurdu.

Neyse bunların hiçbiri olmadı ve ben bu yazıyı yazmaya başladım, o yüzden isterseniz dönelim konumuza... Evet, Linkedin kurumsal yapısı ve resmi duruşuyla önümüzde çok güzel bir örnek olarak duruyor. Direkt olarak işverenlerle temas kurabileceğiniz ve kendinizi onlara tanıtma fırsatlarınızın olduğu bir alan... Peki biz bu mecrayı ne kadar etkin kullanıyoruz. Açıkçası doğruyu söylemem gerekirse kesinlikle iyi kullananlar var ama birçok kişi Linkedin'i de diğer sosyal ağlar gibi zannedip fıkra, komik olmayan saçma karikatürler, aşk şiirleri vb. paylaşımlar yapabiliyor. Yani eğer Microsoft satın almadan önce Türkiye'deki bu kullanıcıları inceleseydi, bırakın 26 milyar dolar 26 tl bile vermezdi. En nihayetinde ülkemizde birçok insan malesef hakkını veremiyor buranın...

Linkedin aslında yazının başından bu yana dediğim gibi kurumsal bir sosyal ağ arkadaşlar... Burada fıkra, karikatür paylaşmayı bırakmalısınız. Linkedin nasıl kullanılmalıdır öncelikle bunu kavramak gerekir. Eğer Linkedin'i etkili kullanmak istiyorsak resmiyete ve profesyonelliğe ihtiyacımız var. Burada bir vizyon yansıtmalısınız. Profilini tam olarak doldurun. Ardından mümkünse farklı dillerde birer profil oluşturmaya çalışın. Özellikle ingilizce olacak tabi ki... Paylaşımlarınız çalıştığınız kurum veya ilgi alanlarınızla alakalı olsun. Çalışmak istediğiniz sektörlerden haberler, o sektöre ilişkin fikirleriniz, çeşitli yerlerde o sektörün uzmanlarının söylediği sözler, sektöre ilişkin farklı ülkelerdeki uygulamalar bu paylaşım türlerinin başında geliyor. Mümkünse akademik makale yazmaya çalışın ve bunları kabul görmüş site veya dergilerde yayınlatıp o yazınızın linkini Linkedin profilinize ekleyin. Hatta Linkedin Pulse kullanın ve orada da makale yayınlayın ve hazırladığınız sunumları SlideShare üzerinde paylaşarak profilinize ekleyin.

Bunları yaparsanız kesinlikle size iş teklifi gelir demiyorum ancak profilinizin popülerliğini artırmak ve Linkedin üzerinden eleman avı yapan insan kaynakları uzmanlarını kendinize çekmek için kesinlikle çok önemli adımlardır. Umarım zamanla bu yazımı okuyan çıkar ve artık Linkedin üzerinde fıkra ve karikatür görmeyi bırakırız. Bu arada mesleğiniz karikatürist ya da komedyenlikse siz paylaşmaya devam edin.

19 Aralık 2016 Pazartesi

Vine, İnstagram Karşısında Neden Başarısız Oldu?

Öncelikle hepimiz Vine ve İnstagram'ı biliyoruz ve hatta birçoğumuz İnstagram'ı aktif olarak kullanıyoruz. Bu iki mobil platform'dan biri olan Vine, Twitter'ın bünyesinde, İnstagram ise Facebook'un bünyesinde yer alıyor. Twitter, Vine için ne kadar ödediği bilinmese de 80 milyon dolar ödediği söylentileri bir dönem konuşulmuştu. Onun yanı sıra Facebook ise İnstagram için 1 milyar dolar ödeyerek o döneme kadar ki en büyük satın almasını yapmıştı.



Bu iki platformdan Vine'ın kapanacağı ve Twitter'ın satılacağı söylentileri son zamanlarda çok daha yüksek sesle konuşulur oldu. Buna karşılık Facebook ise geçen süre zarfında başta WhatsApp olmak üzere bir çok önemli şirketi bünyesine katmış ve hatta Snapchat'ı satın alamadığı için kopyalamaya bile başladığı biliniyor.

Peki şu soru aklımıza neden gelmesin; Vine, İnstagram Karşısında Neden Başarısız Oldu? Bence burada bakılması gereken nokta Twitter ve Facebook'ta yaşanan gelişmeler. Twitter'da büyük bir otorite boşluğu olduğu görülüyor. Neden mi? Şöyle ki ilk kurulduğu yıllarda sahibi Jack Dorsey CEO görevini de üstlenmiş ve Twitter 750 milyon kayıtlı kullanıcıya ulaştığında Jack Dorsey için zamanın en iyi ve en genç CEO'larından biri söylentileri yapılmıştı. Hatta 2008'de MIT Technology Review tarafından "35 yaşın altındaki en yenilikçi 35 kişi"den biri seçilmişti.

Ancak sonrasında Dorsey'in Square adında bir mobil ödeme şirketini de kurması ve Twitter'daki CEO'luk görevini başkalarına devretmesinin ardından işler beklendiği gibi gitmedi denebilir. Bu kanıya nereden vardığımı soracaksınız tabi ki. Şöyle ki; Jack Dorsey'den sonra Twitter bünyesinde yapılan geliştirmeler ve yenilikler çok fazla son kullanıcıya aktarılamadı. Net olarak belirgin bir şekilde görülen geliştirmeler yapılmadığı gibi yapılanlar ise tam olarak aktarılamadı.

Vine'da bu durumun mağdurlarından aslında... Twitter, Vine'ı satın aldığında Vine sadece üç kişilik bir ekip tarafından geliştiriliyor ve sadece İOS platformunda yer alıyordu. Satın almadan sonra Android ve Windows Phone platformlarında da yayınlanan uygulamanın popularitesi ve kullanıcı kitlesi her ne kadar artmış olsa da yapılan en büyük hata Vine fenomenlerine para dağıtılması oldu. Evet doğru Twitter, Vine'da video paylaşmaları için insanlara para verdi. Sonrasında ise platformdaki durağanlık baş gösterdi ve o da ne!

İnstagram kullanıcılara 16 saniyelik kısa videolar paylaşabilmelerini sağladı (sonradan 1 dakikaya çıkarıldı). İnsanlar zaten İnstagram'la ortaya çıkan selfie akımından dolayı İnstagram kullanırken birden bire video paylaşma lüksleri de kendiliğinden doğdu. Ardından bazı sanatçılarında konserlerinden video ve resim paylaşması ile İnstagram çılgınlığı çığ gibi büyüdü.

Sonuç olarak Facebook'un kurulduğu ilk günden bu yana CEO görevini üstlenen Mark Zuckerberg, ilk günden itibaren koruduğu istikrarını bozmadı ve Facebook'u çok yönlü bir sosyal ağ yapmayı başardı. Bunun yanında ise bünyesine kattığı şirketleri de hem Facebook için yararlı bir kaynak hem de büyük bir gelir kaynağı olarak büyütmeye devam etti.