Blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ocak 2022 Cuma

Eski Projelere Geri Dönmek

Üniversite yıllarımda hayata geçirmeye çalıştığım ve maddi yetersizliklerden dolayı gerçekleştiremediğim birçok projeye geri dönüş yapma kararı almış bulunmaktayım. Bunların tamamını zamanla ve yavaş yavaş gerçekleştirmeyi düşünüyorum. Bir proje başarıya ulaşmadan bir diğerine geçiş yapmayacağım. Bu hatayı geçmişte yaptığım için bütün projeler elimde patlamıştı.

teknoend-teknoloji-haberleri

Artık yeni bir sürecin içerisine giriyorum ve bu süreçte bu projelerime daha çok vakit ayırabileceğim konusunda kendimle anlaştım diyebilirim. Gerçekleştirmeyi düşündüğüm bu projelerden ilki, aslında içimde hep bir ukde kalan bir teknoloji haber sitesiydi. Aslında her ne kadar webmaster dünyasına ilk giriş yapan herkesin yaptığı basit bir proje olsa da biraz deneyim elde ettikten sonra yapılması gereken bir proje olarak gördüm ben... Bu proje ile aslında içimdeki taze webmaster'ı da ödüllendirmek istiyorum.

Bu yüzden 2016 yılında açtığım o gün bu gündür çok fazla uğraşmadan bir köşede beklettiğim sitem olan TeknoEnd - Teknoloji Haberleri sitemi yeniden aktif hale getirmeye karar verdim. Şu an için kendi blogumda olduğu gibi Blogger altyapısı kullanmayı ve onunla da devam etmeyi düşünüyorum. Bu sefer SEO konusunda biraz daha aktif olarak ilgilenebilirim. Umarım kendi beklentilerimi ve ziyaretçilerin beklentisini karşılayabildiğim başarılı bir proje olur... 

Bekleyip göreceğiz...

Siteye ulaşmak için: TeknoEnd - Teknoloji Haberleri

Youtube kanalına abone olmak için: TeknoEnd - Youtube

20 Aralık 2021 Pazartesi

Asgari Ücret Zammı Sonrası İçin Beklentilerim

Bildiğiniz üzere 2022 yılı için yeni asgari ücret belli oldu. Asgari ücrete yapılan yeni zam sonrası bizi neler bekliyor? Aslında tahmin yürütmek ve bu konuda bir fikir sahibi olmak çok zor olmasa gerek. Sonuç olarak ülkenin ekonomik durumuna ve neredeyse her gün karşı karşıya kaldığımız zam furyasını da göz önünde bulundurursak ekonomist olmasakta bir takım tahminler yürütebiliriz diye düşünüyorum. Bu yazımda da sizlere kendi kişisel tahminlerimden bahsedeceğim.

asgari-ucret
 

Asgari ücrete gelen yeni zamla birlikte belki de benim hayatımda gördüğüm en doğru seviyeye yükselmiş durumda. Ancak ortada çok ufak bir zaman kayması söz konusu diyebiliriz. Keşke ekonominin bu kadar dar boğaz içerisinde olmadığı ve belli bir standarta oturduğu bir dönem içerisinde olsaydık ve bu asgari ücret zammı o şekilde yapılmış olsaydı. Ancak ne yazık ki ülkemizde sadece son dönem hükümeti değil geçmiş dönem hükümetlerinin de yaptığı gibi yine bir dar boğazın içerisinde iken böyle bir zammın gelmiş olması hevesimi kursağımda bıraktı diyebilirim. Asgari ücret zammı için son derece seviniyorum ancak alım gücü ve enflasyon verilerine baktığımızda da ne yazık ki yapılan %50'lik zammın bile yetersiz kalacağını düşünüyorum. Hatta bunu tek düşünen ben de değilim, ülkemizin önde gelen ekonomistleri de aynı fikirde. Ben aslında bu yazımda biraz onlardan da alıntılar yaparak kendi fikirlerimi size aktarmayı düşünüyorum. Bu yüzden biraz uzun bir yazı olabilir. Okumanız dileğiyle...

Öncelikle asgari ücret için yapılan Gelir Vergisi ve Damga Vergisi'nden muaf olması kararını son derece doğru karşıladığımı belirtmek isterim. Sonuç olarak zaten büyük bir ekonomik sallantının içerisindeyken üstüne bir de gelir vergisi ve damga vergisi ile işçinin elde ettiği kazancın azımsanmayacak bir kısmının yine vergilerle elinden alınması durumuna eski bir sendikacı olarak çok doğru bulmuyordum. Emeği ile kazanç elde etmeye çalışan insanların zaten hayatlarını idame ettirebilmek için yeterli olmayan bir ücretin üzerinden vergi alınması son derece yanlış bir hareketti. Neyse ki bu yanlış sonunda giderildi.

Öncelikle asgari ücret zammının açıklanması ile birlikte tüm televizyon kanallarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Son 45 yılın en büyük artışı" ifadesi döndü durdu. Tüm haber programları, yorumcular ve sunucular bu konuya sürekli değindiler. Tam o sıralarda DİSK Araştırma Merkezi, Twitter üzerinden bir paylaşım yaparak, yapılan zammın aslında bahsedildiği gibi son 45 yılın en yüksek zammı olmadığını, geçmişte daha yüksek oranlarda zamlar yapıldığını belirtti. Bu paylaşımı aşağıda görebilirsiniz.

disk-ar-tweet

Asgari ücrete zam yapılması son derece olması gereken bir gereklilikti. Türk-İş başta olmak üzere tüm sendikalar bu zammın gerekliliğinden yıllardır bahsediyorlardı. Ancak asgari ücrete zam yapılması ne yazık ki günümüzde çok fazla bir anlam ifade etmedi. Her geçen gün tüketim mallarına gelen zamlar ve döviz kurunun dengesizliği asgari ücrete yapılan zammı anlamsızlaştırdı. Tüketim mallarındaki fiyat artışı ile birlikte enflasyonun da yükselmesine ve satın alım gücünün günden güne erimesine neden oluyor. Enflasyon verilerine baktığımızda bunu net bir şekilde görmekteyiz. Değerli iktisatçılarıımızdan Mustafa Sönmez'in bu konu hakkında yaptığı paylaşım ise durumun ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne seriyor. Her geçen gün gelen zamlarla birlikte enflasyon verilerinde yaşanan artış asgari ücret zammının daha uygulanmadan erimesine neden oluyor.

mustafa-sonmez-tweet

Asgari ücret konusunda bir diğer önemli husus ise satın alım gücü konusudur. Şu anda tüketici ürünlerine gelen zamlar ne yazık ki asgari ücretlinin satın alım gücünü sürekli olarak eritmektedir. Bu konuyla ilgili zammın açıklanmasından bir gün önce yine ülkemizin önemli ekonomistlerinden biri olan Özgür Demirtaş, yaptığı bir paylaşımda bu konuya değinerek zammın çok fazla bir anlam ifade etmeyeceğine değinmiş ancak bazı kesimlerden tepki görmüştü. Ancak zam açıklandıktan hemen sonra yapılan bazı görseller aslında Özgür Demirtaş'ın haklı bir ifade kullandığını ve satın alım gücünün erimekte olduğunu gösterdi.

ozgur-demirtas-tweet

Satın alım gücü kadar önemli bir diğer konu ise yaşanabilecek işsizlik artışıdır. Şöyle ki işveren maliyeti asgari ücretle birlikte yükselmekte ve işverenlerin güncel ekonomik koşullarda bu yükün altından kalkmaları son derece zorlaşmakta. Dövizin her geçen yükselmesi ve TL'nin değer kaybetmeye devam etmesiyle birlikte işverenlerin girdi maliyetlerinin yükselmesine ek olarak asgari ücrete gelen zammın da ekstra bir yük olarak işverenlerin karşısına çıkması, işverenlerin elini kolunu bağlamakta ve zorunlu olarak Ocak ayından sonra işçi çıkarımlarının başlamasına neden olacaktır. Bu benim şahsi görüşüm olmakla birlikte bu görüşümü destekleyecek önemli olaylardan biri olarak Turyol firmasının İstanbul'da gerçekleştirdiği seferleri durdurması kararını gösterebilirim. Döviz kurunun yükselmesiyle birlikte maliyetlerini karşılayamayan Turyol firması artık sefer düzenlemeyeceğini bildirdi. Bu da Turyol'a bağlı vapurlarda çalışan işçilerin ne yazık ki artık işsiz kalması demek oluyor. İlerleyen günlerde artan maliyetlerin altında ezilecek olan küçük ve orta büyüklükteki bir çok işletme de ne yazık ki kepenk kapatma riskiyle karşı karşıya kalabilir. Bu durumda yaşanabilecek bir işsizlik enflasyonunun ülkemiz ve çalışma hayatımız için son derece sancılı bir dönem yaratabileceğini düşünüyorum. Böyle bir durumun yaşanması durumunda ise sonucun ne olacağını hepimiz yaşayıp göreceğiz.

6 Aralık 2021 Pazartesi

En Güvenilir Mesajlaşma Uygulaması FBI Tarafından Doğrulandı

Uzun süredir tartışılan en güvenilir mesajlaşma uygulamasının hangisinin olduğu konusu sonunda sızdırlan FBI belgeleriyle kanıtlandı. Sızdırılan belgeye göre FBI'ın Whatsapp üzerinde yapılan tüm konuşmaların içeriklerine erişebildiği ortaya çıktı.

 

whatsapp-bilgi-sizintisi

Son yıllarda mesajlaşma uygulamalarının yaptıkları uçtan uca şifreleme gibi yöntemlerle mesajlaşmaların ve içeriklerin korunması ve kişisel verilerin gizliliğini ön plana çıkarmaları büyük bir reklam çalışması haline dönüştü. Bu konuyu büyük bir reklam malzemesi haline getiren Whatsapp'ın son yayınlanan belgeye göre o kadar da masum olmadığı ortaya çıktı. Uçtan uca şifreleme konusunda büyük atılımlar yapan mesajlaşma uygulamalarının FBI tarafından gelen yasal talepler doğrultusunda hangi bilgileri paylaştıklarını sonunda öğrendik.

Yayınlanan belgeye göre FBI talep etmesi halinde en detaylı bilgiyi iMessage ve Whatsapp'tan alabildiğini öğrendik. Rolling Stone tarafından ele geçirildiği iddia edilen belgeye göre teknoloji şirketleri, FBI'ın hangi bilgileri paylaştıklarını görebildik ve sonuçlar gerçekten tedirgin edici durumda. Son birkaç yıldır ülkemizde de gündeme gelen kişisel verilerin gizliliği konusu uzun süredir teknoloji şirketlerinin gündeminde yoğun bir şekilde yer ediniyordu. Bu konuda en güvenilir olduğunu iddia eden birçok şirket geliştirdikleri uygulamalarla ortaya çıkmıştı. Özellikle güvenlik ve gizlilik konusunda en başarılı adımları atan şirketler içerisinde Signal ve Telegram ön plana çıkmaktaydı. O kadar ki Elon Musk bile, Whatsapp'tan gelen verilerin kullanılmasına ilişkin sözleşme güncellemesinden sonra takipçilerini Signal kullanmaya davet etmişti. Yayınlanan belgelere göre Elon Musk'ın bu davetinin yersiz olmadığını bir kez daha görmüş olduk.

Belgede FBI tarafından talep edilmesi halinde en az bilgiyi kayıt zamanı bilgileri ve tarih/saat bilgisi ile Signal ve sadece kayıt zamanı bilgisi ile Telegram paylaşmakta. İçerik olarak bu iki uygulamada hiçbir içeriği paylaşmıyor. Telegram sadece doğrulanan bir terörist soruşturmasına ilişkin IP adresi ve iletişim bilgisi gibi bilgileri ilgili yetkililere sunuyor. Mesaj içeriklerini görmek bu iki uygulamada da mümkün olmuyor.

Whatsapp ve iMessage mesaj içeriklerini her ne uçtan uca şifreleme yöntemi ile koruma altına almış olsa da sızan belge ile bu korumanın tam kapsamlı bir koruma olmadığını görebiliyoruz. Peki mesaj içerikleri neden önemli olabilir? Aslında Meta, Google ya da Apple gibi sosyal mühendislik ve büyük veri gibi bilim alanlarından faydalanan bu şirketler kullanıcıların sosyal ilişkilerini, sevdikleri şeyleri ve önemsedikleri değerleri bu içerikler aracılığıyla öğrenip özellikle pazarlama alanında, kullanıcı davranışlarını ve içerisinde bulundukları sosyal çevreyi analiz ederek, bu bilgiler doğrultusunda pazarlama stratejileri geliştirip kullanıcıları kendilerine duygusal bir şekilde bağlıyor ve kullanıcılar üzerinden para kazanmayı hedefliyorlar. Bu doğrultuda bu tip şirketlerin temel gelir kaynaklarının bu bilgiler olduğunu göz önünde bulundurursak hiçbir zaman kullanıcıların bilgilerinin gizli kalabileceğine inanmamalıyız. Bu gibi konularda pazarlamanın ve sosyal mühendisliğin birlikteliği, büyük verinin analiz edilmesi ve işlenmesi gibi durumlar ortaya çıkıyor.

5 Aralık 2021 Pazar

Arama Motorlarına Yeni Bir Üye: You

Günümüzde en çok kullanılan arama motoru olan Google, yıllardır yeni rakiplerle karşılaşmak zorunda kalıyor. O kadar ki irili ufaklı bir çok arama motoru geldi geçti ancak Google'ı tahtından edebilen çıkmadı. O kadar ki son yapılan istatistiklere dünya arama motoru pazarının %91,45'ini elinde barındırıyor.
 
you-com-arama-motoru
Google'ın en büyük rakipleri Yahoo, Bing ve Baidu üçlüsü arama motoru pazarında toplamda %5'lik bir dilime sahipken yeni bir arama motorunun da bu yarışın içine dahil olduğu haberini alıyoruz. You.com aslında bu pazarda farklı tasarımı ve yenilikçi arama teknolojisi ile kendine yer edinmeye çalıştığını iddia ediyor. Dünya'nın en büyük müşteri ilişkileri yönetim platformlarından olan Salesforce'un eski yönetici David Socher tarafından çıkarılan You, kullanıcılara farklı bir deneyim kazandırmayı amaçlıyor.

You'yu diğer arama motorlarından farklı kılan en belirgin özelliği arama sonuçlarını bir liste şeklinde değil kutucuklar halinde kullanıcılarına sunması olarak öne çıkıyor. Bununla birlikte şirketin kurucusu David Socher'in söylediklerine göre, You, arama sonuçlarını tamamen kişiselleştirilmiş olarak kullanıcılarına sunuyor. İlk sırada en çok tercih edilen kaynaklardan gelen sonuçları gösterirken sonrasında tarafsız kaynaklardan ve en sonda da en az oy almış çok fazla güvenilmeyen kaynaklardan gelen sonuçları gösteriyor. Aslında 2004 yılından bu yana Google bu konu üzerinde çalışmaya devam ediyor. Ancak Socher'e göre Google reklamları bu kişiselleştirilmiş sonuçları büyük bir manüplasyona uğraştıyor ve bu yüzden insanlar Google'dan uzaklaşmaya başlayacak.
 
Bana göre ortada göz ardı edilemeyecek büyük bir gerçek var, o da reklam gelirleri... Google'ın ana şirketi olan Alphabet'in yılda 183 milyar dolar gelirinin olması ve bu gelirin büyük bir kısmının reklamlardan elde edilmesi Google'ın piyasadaki en güçlü arama motoru olmasını sağlıyor. You.com gibi arama motorlarının ne kadar başarılı olabileceği konusu genellikle tartışmaya açık bir konu olarak hep karşımıza çıkacak ancak bence Google'ın tahtını sallamak için arama sonuçlarından ya da farklı tasarımlardan ziyade yenilikçi teknolojiler geliştirmek gerekiyor. Düşündüğümüzde Google, kullanıcılarına sunduğu servislerle ihtiyacımız olan her alanda karşımıza çıkıyor ve bu konu da birileri çok daha gitmek zorunda ki ancak Google'ın karşısına rakip olarak çıkabilsin.

29 Kasım 2021 Pazartesi

Blogger İçin Cloudflare CDN Kurulumu

Cloudflare, özellikle internet güvenliği, DDoS, alan adı ve sunucu gibi konularda hizmet veren Amerika merkezli bir şirket. Son dönemlerde webmaster sitelerinde sürekli olarak karşımıza çıkan Cloudflare, sağladığı ücretli ve ücretsiz hizmetlerle sitenizi hem çok daha güvenli bir hale getiriyor hem de cache özelliği sayesinde sitelerinizi %30'a kadar hızlandırabiliyor. Siber saldırılar konusunda da adeta bir kalkan gibi sitenizi koruyor. 

blogger-icin-cloudflare

Bu servisten neden bahsedeceğime gelecek olursak; blogumu ilk açtığım yılları geçecek olursam özellikle son iki üç  yıldır yoğun bir şekilde yabancı site ve ülke kaynaklı ziyaretçiler gelmekteydi. Sürekli olarak Rusya, Amerika, Kanada gibi çeşitli ülkelerden gelen ziyaretçi akınıyla nasıl başa çıkarım diye düşünüp duruyordum. En son R10.net webmaster forumunda konu açarak yardım istedim ve bana Cloudflare önerdiler. Sitemin altyapısı Blogger olduğu için Cloudflare entegrasyonu ile alakalı Türkçe bir makale bulamadım. Aramalarım sonucunda ise Techrbun sitesinde detaylı bir anlatım buldum. Aslında burada anlatacaklarım konusunda bu sitede yazılı olanların daha kısa, öz ve Türkçe hali diyebilirim. Cloudflare deneyimlerimi sizlere ilerleyen zamanlarda detaylı olarak aktarırım şu anda sadece kurulumundan bahsedeceğim.

Kuruluma geçmeden önce bu kurulumu gerçekleştirebilmek için bir özel alan adı sahibi olmalısınız ve bunu Blogger sitenize bağlamış olmalısınız. Blogspot.com şeklindeki uzantılar için Cloudflare kurulumu yapamazsınız.

Öncelikle Cloudflare sitesine girip üye olmalısınız.

cloudflare-uyelik
Üyelik bilgilerinizi doldurduktan sonra karşınıza çıkan sayfada site adresinizi yazarak sitenizi Cloudflare'a eklemeniz istenecek.
 
alan-adi-secme

 

Daha sonra aşağıdaki görseldeki gibi altta belirtilen ücretsiz hizmeti seçin ve devam edin.

plan-secme-cloudflare


Bu adımları tamamladıktan hemen sonra karşınıza çıkan sayfada özel alan adınız için verilen DNS kayıtlarını göreceksiniz. Bu kayıtları alan adını almış olduğunuz yer sağlayıcı da Cloudflare'ın size gösterdiği şekilde değiştirin.

cloudflare-nameserver-degistirme

Bu değişikliği yaptıktan sonra resimde gördüğünüz "Done, check nameservers" butonuna basın ancak alan adınızın nameserverlarının güncellenmesini ve Cloudflare sunucularına bağlanmasını beklemeniz gerecek. Bu süreç yaklaşık olarak 48 saat kadar sürebilir.

Bu adımları tamamladıktan sonra Cloudflare size bazı hızlı ayarlamalar gösterecek bunların hepsini "Enable" butonuna basarak aktif hale getirin.

Tüm adımları tamamladıktan sonra Cloudflare (nameserver yönlendirmeleri de tamamlandığında) aktif hale gelmiş olacaktır.

28 Kasım 2021 Pazar

Gönüllü Ekipler İçin Ücretsiz Zoom Alternatifleri

Şu anda dünya üzerindeki sorunlar düşünüldüğünde emin olabilirsiniz ki her bir sorun için birbirinden bağımsız binlerce gönüllü ekip birtakım çözümler üretmek için çaba gösteriyor. Bu çözümlerin üretilmesi, fikir olarak ortaya çıkması ve beyin fırtınası yapılması aşamasında da sayısız toplantılar yapılıyor ya da yapılması gerekiyor. Özellikle yaşadığımız bu son pandemi süreci ile sosyal mesafe kuralının son derece önemli olması ve online toplantı modüllerinin büyük rağbet görmesi ile büyük şirketlerin bu yazılımları bir kar aracı olarak görmesi ile gönüllü grupların toplantılar için ekstra bir maliyet yükünün altına girmeleri de kaçınılmaz oldu. İşte bende birkaç farklı gönüllü grubun bir üyesi olarak bu yazımda toplantılar için kullandığımız alternatiflerden bahsetmek istiyorum.

zoom-alternatifleri

Google Meet

Tabi ki Google gibi bir şirketin bu alanda olmaması hayal dahi edilemez diye düşünüyorum. Ülkemizde çok fazla kullanıcısı olmadığından Google aslında bu servisini Hangouts ile birlikte yıllardır şirketlere halihazırda sunuyordu. Pandemi sürecinde Zoom gibi modüllerin piyasayı domine etmelerinden hemen sonra Google bir adım atarak Hangouts Meet adındaki bu özelliğini tüm Google üyeleri için ücretsiz hale getirerek, Hangouts'dan ayrı bir modül haline getirdi ve Meet adıyla tüm üyelere ücretsiz bir şekilde sundu. Şu an için İOS, Android için indirilebilir olan bu uygulamaya online olarak web tarayıcınızdan da bağlanabilirsiniz. Ayrıca toplantı kayıtlarını da Google Drive hesabınıza yedekleyebiliyorsunuz.

Yandex Telemost

Bir bilgisayar uygulaması da bulunan Telemost'ta Yandex tarafından geliştirilmiş bir başka alternatif... Aslında işlevsel olarak aşırı basit ve çok kullanışlı bir uygulama ancak kullanmak için Yandex hesabınızın olması gerekiyor. Belirtmek isterim ki belki profesyonel toplantılar için bu uygulama sorun oluşturabilirmiş gibi bana.Yaptığım denemelerde toplantının kaydını bilgisayarıma doğrudan kaydetti aslında ancak uygulama toplantı içeriğini kaydetmemiş. Yani uygulamanın penceresi görünüyor ancak uygulama penceresi içerisinde katılımcıların görüntülerini almamış. Muhtemelen yeni güncelleme ile düzeltilecektir ancak siz yine de uygulamayı kullanmadan önce deneme kayıtları yapmayı unutmayın.

Skype Meet

Skype, aslında yıllardır görüntülü görüşmeye imkan vermesinden dolayı çok uzun zamandır kullanılan klasik bir yöntem haline geldi. Ancak Zoom'un alternatifi olması için Meet adında yeni bir alt servis ortaya çıkardı. Skype Meet ücretli bir versiyonu olan iş odaklı ve online toplantı amaçlı oluşturulmuş bir proje ancak 30 günlük deneme sürümü ile toplantı kayıtlarını bilgisayarınıza indirebiliyorsunuz. 30 günden sonra toplantı kayıtlarını alamayacağınız ücretsiz sürümle devam edebiliyorsunuz. Bu özelliğinden dolayı son sırada kendisinden bahsetmeyi tercih ettim.

25 Kasım 2021 Perşembe

Sanal Evrenlere Merhaba Deme Vakti

Geçtiğimiz aylarda sıkça konuşulan konulardan biri oldu bu sanal evrenler... Özellikle Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg'in Meta adında yeni bir şirket kurduğunu ve Metaverse, yani sanal dünyalara, yatırım planlarının olduğunu açıklamasından sonra tüm bloglarda, gazetelerde, haber sitelerinde, Youtube kanallarında konuşulmaya başlandı bu konu... Peki nedir arkadaş aslında bu Metaverse olayı, nedir bu sanal dünyalar?
 
metaverse-facebook

Büyük bir çoğunluğumuzun izlediğini düşünerek doğrudan Ready Player One filminden yola çıkarak anlatacağım bu konuyu... Ready Player One filminde, dünyadaki tüm insanlar sanal gerçeklik gözlükleriyle bağlandıkları bir ağ üzerinden sanal bir dünyada kendi avatarlarını oluşturup, çeşitli görevler yapıyor, oyun oynuyor ve ticaret yapıyordu. İşte Metaverse'de tam olarak bu tarz bir sanal dünyanın inşasını konu ediniyor. İçin oyun oynayabilir, kendi avatarlarınızı oluşturabilir, Metaverse Coinler ile alışveriş yapabilir, NFT projelerinizi satabilir ve yeni coinler kazanabilir daha sonra da bunları harcayabilirsiniz. Gerçek hayatta yaptığınız herşeyi sanal gerçeklik ortamında sanal bir dünya da sanal bir şekilde aynen yapabilirsiniz.

Araştırmacıların ve bazı teknoloji blogu yazarlarının göre bu çalışmalar ilerleyen zamanlarda zihnin aktarımı konusunu gündeme getirecek ve doğrudan insan zihninin bu sanal ortamlara aktarılmasıyla artık dijital yaşam döngüsünün hayatımıza gireceğini, Metaverse projesi ile Neuralink projelerinin bu ortak amaç uğruna ortaya atılmış birbirini tamamlayan iki proje olduklarını ve artık gerçeklik algımızın tamamen sanal dünya olacağına yönelik teorilerine dahi denk geldim. Ancak bence bu aşamaları düşünmek için henüz erken...

Metaverse projesi bir blockchain projesi olarak karşımıza çıkıyor ve Metaverse hayatımıza girdikten hemen sonra oluşabilecek algıları konuşmak gerek... Özellikle ülkemizde, sosyal medya kullanımı konusunda yeterli eğitimi olmayan ebeveynlerin evlatlarına verebilecekleri tek eğitimin kısıtlama olduğunu, devlet politikalarının çıkarılan kanunlar ve yasal düzenlemelerle internet ortamında bulunan mecraları kendi düşüncelerine göre zararlı görmelerinden dolayı kısıtlamaya ve hatta kapatmaya çalışmalarını göz önünde bulunduracak olursak, Metaverse için endişelenmemize ya da düşünmemize daha çok var demektir. Öncelikle bu konuyu açıklığa kavuşturmalıyız. Engelleyerek hiçbir şeyi yok edemeyiz.

24 Ekim 2021 Pazar

Blog Projeleriniz İçin Neden Blogger Tercih Etmelisiniz?

Genelde webmaster forumlarına ya da platformlarına baktığınızda insanların blog projeleri için sürekli olarak Wordpress tercih ettiklerini, Blogger için çekingen davrandıklarını görürsünüz. Ancak bana göre blog fikri zaten başlı başına bir hobi özelliği taşıyan ve tamamen insanların isteğine göre şekillenebilecek bir proje türü olduğu için bu işin en masrafsız hali Blogger en iyi seçenektir her zaman. Tabi ki birçok webmaster Blogger'ın yeterince profesyonel olmadığını SEO ve özgünleştirme konusunda Wordpress'in daha iyi olduğunu savunmakta ve bence bu konuda da sonuna haklı bir iddiayı desteklemekteler. Ancak "Neden Blogger?" sorusuna verebileceğim cevaplar her zaman aynı olacaktır.

blogger

Ücretsiz
 
Bir kere blog konusu dediğim hobi amaçlı yapılıyorsa ve herhangi bir gelir amacı söz konusu değilse Blogger bence en iyi seçenek. Neden zaten gelir beklentin olmayan bir projenin altyapısı ve tanıtımı için gereksiz harcamalar yapasın ki? Ayrıca maliyet konusunu geçtim. Wordpress ile tüm ayarları kendin kontrol edebilmenden dolayı olay artık bir yerden sonra "şu ayarı da yapayım, şunu da düzelteyim öyle paylaşırım" gibi bir duruma düşüyor. Wordpress için sürekli gelen güncellemelerle arama motoru optimizasyonunu en iyi biçimde yapmak için yeni eklenti ya da eklentiler satın almak gerekebiliyor. Eğer sizde benim gibi hobi amaçlı bir proje hedefliyorsanız Blogger en güzel seçenek olacaktır.

Kullanımı Kolay
 
Blogger çok tümleşik ve basit bir sistemdir. Tema değiştirmek ya da yeni tema yüklemek kolaydır. Kodlama bilmiyorsanız internette birçok ücretsiz Türkçe tema bulabilirsiniz. Dahası yazı eklemek, paylaşmak, gönderi oluşturmak, ayar yapmak oldukça kolay ve basittir. Hiçbir kodlama dili bilmenize ya da profesyonel biri olmanıza gerek yok. Her işinizi basit bir şekilde halledebilirsiniz ve bunları ücretsiz bir altyapı ile ömür boyu saklayabilirsiniz.

23 Ekim 2021 Cumartesi

Sendikalar İçin Teknolojik Tavsiyeler

Uzun süredir, hatta blogumu ilk açtığım günden beridir, sendikalarla ilgili birtakım makaleler yazıyor ve birilerine ulaşmaya ve ulaştırmaya çalışıyorum. Ancak gördüğüm o ki eleştirilerimin birçoğu gözler önüne serilirken verdiğim tavsiyelerin birçoğu da ne yazık ki kulak arkası edilmeye hep devam ediyor. Her başarılı sendikadan görmeyi beklediğimiz hareketler bunlar...

sendika-teknoloji
 

Neyse ki bu yazımda başlıktan da anlaşılabileceği üzere "başarılı sendika nasıl olur" ya da "işçinin hakkını hangi sendika daha iyi savunur" gibi değil de "teknolojiyi sendikalar nasıl kullanmalıdır ve kullanabilir" bir öneriler zinciri şeklinde sizlere bir yazı sunmayı düşünüyorum. Öncelikle belki de daha önce yazdığım yazılarımda söylediklerimi tekrarlar nitelikte bilgiler vereceğim ancak bu sefer biraz daha istatistiklerle ve net bilgilerle konuşmayı düşünüyorum. Şimdi isterseniz hemen başlık başlık başlayalım ya da konuyu okumak için biraz daha bekleyin ve yeni yazacağım e-kitabı ücretsiz indirerek okumayı deneyin. Tabi kitap biraz daha detaylı ve bol içerikli olacak...

Youtube

Dünya üzerinde yaklaşık 2.3 milyar üyesi bulunan sosyal ağ, özellikle ülkemizde medyaya başkaldırı gösteren eski TV kanalı yayıncılarının ve amatör sunucuların sığındıkları ilk mecra olma özelliğini taşıyor. Özellikle muhalif bir görüş benimsiyorsanız Youtube'da kendinize has bir kitle edinmeniz oldukça kolay oluyor. Tabi ki her sendika doğası gereği muhalif olmak zorundadır. Buradan hareketle Youtube sendikaların yaptıkları işleri, eğitimlerini, hizmetlerini ya da düzenledikleri basın açıklamalarını yayınlayabilecekleri muhteşem bir ortam olarak karşımıza çıkıyor. İnsanların ilgisini çekmek, kullanıcıları kendinize abone etmek ya da beğeni sayılarınızı artırmak için diğer sendikaları kışkırtmanıza gerek yok. Bir sendika uzmanı olarak paylaşabileceğiniz şeylerin listesini çıkarın ve bunları yayınlamaya başlayın.

Twitter & Facebook

Artık sosyal medya kelimelerini kullandığımız anda aklımıza ilk gelen platfromlar olan Twitter ve Facebook hakkında çok fazla detaylı şeyler yazmama gerek olduğunu düşünmüyorum. Twitter'ın etiket özelliği ile Facebook'un gruplar özelliği zaten sendikalar tarafından aktif olarak kullanılan ve belli bir kampanya ile alakalı ilk başvurdukları yöntemler oluyor. O yüzden sizlere biraz daha farklı ve şaşırtıcı şeyler sunmam gerektiğini düşünüyorum.

Instagram

Instagram konusunda sizi çok fazla şaşırtacak şeyler söylemeyeceğim. Sonuçta sendikada yenen yemeklerin resimlerini ya da sadece sendika binasının fotoğrafını paylaşacak değilsiniz. Instagram ile oluşturduğunuz bir kampanyanızı desteklemek biraz zor olacaktır. Ancak burayı bir duyuru ve anlık canlı yayın aracı olarak kullanabilirsiniz. Takipçilerinize, hikayeler ve gönderiler paylaşarak kampanyalarınızın duyurularını yapabilir ve canlı yayın özelliği ile basit bir telefon aracılığıyla eğitimlerinizi ya da etkinliklerinizi üyelerinize anında ulaştırabilirsiniz.

Tumblr

Aslında bundan 8 yıl önce gerçekten popüler ve adından sık sık söz ettiren bir platformdu Tumblr. Son dönemde şirketin zor bir süreçten geçmesi ve sürekli olarak el değiştirmesi, gündemden düşmesi ve platforma yenilikler gelmemesi, bu platformun kullanılırlığını azalttı. Ancak sendikaların etkinliklerinde ve projelerinde kullanabilecekleri blog eksikliğini çok kolay ve basit bir şekilde giderebilecek bir platform. Düzenlenecek etkinlikler için bilgilendirici metinlerin olduğu, sosyal medya üzerinde yapılan paylaşımların bir araya toplandığı bir dijital almanak oluşturmak için kullanılabilir. Son derece kullanışlı ve güzel bir sunumla büyük bir etki bırakabilecek biçilmiş bir kaftan.

E-Posta

Haftalık ya da aylık bültenler, sendikalar ve araştırmacılar için mükemmel bir takip aracıdır. Sendikalar yaptıkları faaliyetleri bu bültenlerle yayınlayarak online varlıklarını üyelerine ve meraklılarına paylaşabilir ve böylece kendi takipçi kitlelerine haftalık ya da aylık bilgilendirmeler yapabilir.

Şimdilik bu konular hakkına basit bilgiler vermeyi yeterli buluyorum. Çok daha detaylı bir bilgilendirme için elektronik kitabın daha doğru bir kaynak olabileceğini düşünüyorum.

9 Ekim 2021 Cumartesi

Sendikalarda İnsan Kaynakları Süreçleri

Bildiğiniz üzere bir süredir dil eğitimi için yurtdışındaydım. Artık Türkiye'ye dönüş yaptım ve klasik iş arama süreçlerine girdim. Bir süredir tekrar sendikalarda iş bulmak için emek sarfediyorum. Aslında yine eski yazılarımdan birinde de bahsetmiştim: İş aramak tam zamanlı bir iştir. Bende bu kuralla hareket ederek, iş arama sürecimde acele etmeden serin kanlılıkla tüm yakın ilişkilerimi kullanmaya ve yeni çevreler edinmeye çalışıyorum. Ancak sendikalarda iş bulmak ne yazık ki bilgisayar başında oturup Linkedin ya da Kariyer.net gibi internet sitelerinde yayınlanan ilanlara başvurmak kadar basit olmuyor.

sendika
 

Daha önceki yazılarıma yine atıfta bulunmam gerekirse sendikaların personel profillerinden ve iç yapılarından bahsetmiştim. Bu konulara daha fazla değinmeyeceğim. Burada bahsetmek istediğim şey ise iş arama süreçlerinde başımdan geçenleri genel geçer bir şekilde sizlere aktarmak. Öncelikle sendikalarda çalışmak isteyen biriyseniz bu kararınızı iki defa düşünün. Bunun nedeni sendikal kariyeriniz ve tecrübeniz sendikalar dışında başka hiçbir kurumda işe yaramaz. Özellikle özel sektöre yaptığınız başvurular saniyesinde red edilir. Bu yüzden bu konuda nasıl bir kariyer planlaması yapacağınıza önceden karar vermelisiniz.

Kesinlikle ama kesinlikle işe uygun eleman alınmasını beklemeyin. Alice ile birlikte Harikalar Diyarı'nda yaşamıyorsunuz. Burası bir sendika, burada her zaman elemana uygun iş uydurulur, işe uygun eleman bulmak işçinin hakkını savunan kurumlara göre bir şey değildir. Nerede bir akraba, bir tanıdık ya da bir gün işimize yarayabilecek, işimizi görebilecek biri varsa ilk onu alalım düşüncesiyle hareket eder işini hakkıyla yapan sendikalar... Yoksa toplu iş sözleşmesinde işe yarayan bir hamle yapabilecek bir toplu iş sözleşmesi uzmanına ya da uluslararasında yerimizi iyi bir konuma getirebilecek bir dış ilişkiler uzmanına ya da sendikamız bünyesinde yeni işyerleri örgütleyebilecek bir çevresi olan örgütlenme uzmanına neden ihtiyaçları olsun ki bu güçlü sendikaların... Lütfen ama bu konular zaten zamanla kendiliğinden rayına oturabilecek işler, hiçbir şey olmadı en kötü işveren işçilerinin hakkını layıkıyla savunan bir toplu iş sözleşmesi hazırlar, bizim bu işin ehli sendikacılarımız da onu imzalar. Bu işin ehli sendikacılarımızın bunlardan çok daha önemli işleri de vardır. Antalya'da, Bursa'da, Erzurum'da, Muğla'da ya da Niğde'de başkanlar kurullarını toplayıp sonraki seçimin hazırlıklarını konuşup tatil yapmaları lazım.

İşin latifesi bir tarafa ne yazık ki ülkemizdeki sendikalar profesyonel yapıya erişmedikleri için, sendikacılarımız da profesyonelliği sadece bir seçim propagandası olarak kullandıkları için sendikalarda insan kaynakları süreçleri konusunda bir gelişmeden ya da benzeri bir durumdan söz etmem mümkün değil. Sadece size söylebileceğim eğer ki gerçekten severek yapabileceğinize inanmıyorsanız, yol yakınken sendikal kariyerden uzak durmanız.

Bana sorarsanız "sen neden devam ediyorsun? diye. Ben gerçekten sendikal kariyer hedefleyen ve sonuna kadar bu kariyerin meyvelerinden faydalanabileceğimi düşündüğümden dolayı bu konuda halen daha ısrarcıyım. Benim gibi düşünen değerli uzmanlar, umarım bir gün yollarımız kesişir ve sizlerle tanışma fırsatını elde edebilirim. Görüşeceğimiz güne kadar, sevgiyle ve özellikle sabırla kalın...

8 Ekim 2021 Cuma

Çelik Kadar Sağlam Platform: Twitter

Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız o büyük Facebook Grubu'nu oluşturan servislerin kesintisini hatırlarsınız. İnstagram, Whatsapp ve Facebook'a 6 saat boyunca ulaşamadık ve Twitter ve Telegram için adeta bir şahlanış günü oldu. Hatta o kadar ki Twitter, anlık aktif kullanıcı sayısındaki artıştan dolayı kullanıcıların mention ve twit akışlarını göremediklerini ve bu problemlerin kısa sürede giderildiğini açıklayan bir özür twiti yayınladı. Ayrıca kullanıcıların raporlarına göre de Telegram'da yoğunluktan dolayı yavaşlık yaşandığı bildirildi.

twitter
 

Peki Facebook mühendisleri nasıl oldu da bu duruma müdahele edemedi? Bu sorunun cevabına geçmeden hemen önce biraz klasik olarak bu ve benzeri durumların her yaşanmasında ortaya atılan iddialardan bahsetmek gerek... Klasik bir kere Facebook'un hacklenmesi dedikodusu kesinlikle döndü hatta ve hatta Twitter CEO'su Jack Dorsey'de bu muhabbete katıldı. Bir kullanıcı Facebook'un hacklenerek alan adının satışa çıkarıldığını gösteren bir twit attı ve Jack Dorsey ise fiyatını sordu. Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Jack Dorsey, alaycı bir üslupla da olsa Twitter'ın gücünü bir kere daha ortaya koydu.

Bunun haricinde Facebook, İnstagram ve Whatsapp bilgilerimizin sızdırıldığı ile ilgili dedikodular zaten döndü ve sürekli olarak dönmeye devam ediyor. Burada sıradışı olan taraf kullanıcı sayısındaki abartıdan geliyor. Kesintinin 6 saat sürmesinden dolayı çalınan profillerin sayısı da fazlalaştı. Tam tamına 1.5 milyar profil bilgisinin çalındığı iddia edildi. Ancak hem Amerika'nın önde gelen üniversitelerinden hem de dünyanın en büyük siber güvenlik firmalarından olan Karspersky'den gelen açıklamalarla böyle bir durumun olmadığı bilgisi verildi.

Kesintinin ilerleyen saatlerinde öğrendik ki Facebook bir açıklama yaparak bu durumun nedenlerini blog sayfasında tüm dünya ile paylaştı. Facebook yaptığı açıklamada “Bir altyapı sorunu yaşadık, sorunu çözebilecek materyallerimiz de hata verdiğinden dolayı süreç uzadı.” diyerek süreç hakkında bilgi vererek tüm iddialara açıklık getirmiş oldu.

Şimdi tüm bu dedikoduları bir kenara bırakarak çelik gibi sağlam platform Twitter'a bakalım. Bir anda gelen kesinti ile birlikte Twitter tarihindeki en fazla anlık aktif kullanıcıya ulaşan platform bu gibi durumlara daima hazır olduklarını sadece o anda yaşanan aşırı yüklenmenin beklediklerinden çok daha fazla olduğundan dolayı bazı servislerde çok kısa süreli bir kesinti yaşadığını duyurdu. Kullanıcıların güvenilir limanı olarak dimdik ayakta duran Twitter, Facebook bünyesindeki platformlarda yaşanan kesinti fırsatını iyi değerlendirmişe benziyor.

Twitter'ın yanı sıra Telegram'da aynı şekilde kendini öne çıkaran ve yoğunluk yaşamasına rağmen ayakta kalan platformlardan biri oldu.

9 Eylül 2021 Perşembe

İşgücünün Yeni Tehdidi: Tesla Bot

Geçtiğimiz günlerde yapılan bir etkinlikte yer alan Elon Musk, Tesla'nın yeni bir ürününü tanıttı. Hepimizin bildiği üzere Tesla, şu anda dünya üzerinde elektrikli otomobiller konusunda çığır açan ve sektöre liderlik eden bir şirket... Ürettiği otomobillerdeki otomatik pilot özelliği ise özellikle Amerika'da oldukça popüler konumda.

tesla-bot

Elon Musk son zamanlarda sürekli olarak SpaceX projesi ile gündeme gelse de geçtiğimiz günlerde katıldığı bir etkinlikte Tesla'nın yeni ürünü olan Tesla Bot'u tanıttı. Peki nedir bu Tesla Bot? Tesla Bot, belki "I am Robot" filminden de hatırlayabileceğiniz gibi ev işleri ve basit işlerde yardımcı olması amacıyla üretilmiş bir robot. Özellikle filmi hatırlayanların aklına ya bu robotta filmdeki gibi cinayet işlemeye kalkarsa diye düşünebilirsiniz. Öncelikle Elon Musk, bu konuyla alakalı tüm önlemleri aldıklarını açıklamış. Saatte 5km'den fazla hızlı olamayacak, anlık olarak kapatma imkanı sunulacak gibi birtakım önlemler alınmış durumda.

Peki bu Tesla Bot işgücü açısından ne gibi sorunlar ya da çözümler ortaya çıkarıyor bir göz atalım isterseniz. Aslında bir işletmeci olarak düşünüldüğünde basit birtakım işler için (eşya/ürün taşınması, hammaliye işleri, restaurantlar için garsonluk, hizmet sektörü için müşteri ilişkileri ya da halkla ilişkiler gibi) son derece kolaylaştırıcı bir ürün olarak karşımıza çıkıyor. İşletme ve müşteri arasında köprü vazifesi görebilecek bir ürün olan bu Tesla Bot'ların çalışma presipleri ve çalışma alanları da oldukça genişletilebilir. Örneğin, ülkemizde çok yaygın olmayan ancak özellikle Amerika, Avsutralya gibi ülkelerde oldukça yaygın olan evcil hayvan gezdirme işleri ya da yemek sipariş teslimatları gibi işlerde son derece kullanışlı olacağı kanaatindeyim. Ülkemizdeki Getir gibi Uber Eats şeklindeki kuruluşlar maliyetleri azaltmak için bu ürünü test edeceklerdir. 

Bu durum bu alanda çalışan vasıfsız işgücü olarak nitelendirebileceğimiz herhangi bir beceri ya da eğitim gerektirmeyen işkollarında çalışan insanlar için yeni bir tehdit olarak görülebilir. Bununla ilgili olarak Elon Musk ise çözüm niteliğinde olabilecek bir öneri sunuyor: Vatandaşlık Maaşı... Yani her insana vatandaş oldukları devletlerden ödenecek ve temel yaşam masraflarını karşılayabilecekleri bir maaşın ödenmesi. Peki sadece bir hastalıkla bile son derece derin bir şekilde sarsılan dünya ekonomisi bunu kaldırabilecek mi? Bu vatandaşlık maaşı uygulamasının dünya üzerindeki tüm devletler tarafından uygulanabilecek mi? İnsanlar arasındaki eşitliklerin sağlanması konusunda vatandaşlık maaşı yeterli olacak mı? Daha bu konuyla alakalı sorulabilecek birçok soru dururken Tesla Bot'a çözüm olarak üretilebilecek farklı yollarında olabileceği düşüncesindeyim.

18 Ağustos 2021 Çarşamba

Yeni Bir Gelir Kaynağı: Twitter

Bildiğiniz üzere Twitter, mikro blog olarak adlandırdığımız ve temelde sms kullanımını ilham alarak ortaya çıkan bir sosyal medya platformu. Şu anda hali hazırda dünya genelinde 340 milyon üyesi bulunan bu platform artık içerik üreticiler ve fenomenler için yeni bir gelir kaynağı haline gelmek üzere. Super Follows özelliğini çok önceden duyuran Twitter, bu özellikle birlikte YouTube'da hali hazırda uygulanan Katıl butonunu örnek almış diyebiliriz. 18 yaşından büyük, en az 1000 takipçisi olan hesaplarda menüdeki Para Kazan butonu ile erişilebilen özellik için son 30 içinde en az 25 tweet atmış olmalısınız. Kısacası aktifliğinizi kanıtlamalısınız.

 

twitter-spaces-super-follows

Bunun yanısıra Club House'un ortaya çıkardığı sesli konferans özelliğini Spaces adıyla kendisine entegre eden Twitter, buradan da yeni bir gelir modeli oluşturuyor. Artık burada yapılacak sesli konferanslarda bilet satışı yapılabilecek. Özellikle bilet fiyatlarının uygun bir seviye de tutulması ve konuşmacıların ilgi çekici olması ile özellikle pandemi döneminde kendi ilgi alanında bilgi almak isteyen kullanıcılar için gayet kullanışlı bir özellik olabilir.

Ayrıca Facebook gibi alışveriş sekmesini de denemeye alan Twitter, özellikle gelir modelleri konusunda son dönemlerde büyük bir atılım yapmaya başladığını görüyoruz. Aslında geç kalınmış bir hamle mi yoksa yapılmaması gereken bir durum mu emin olamıyorum. Ancak pandemi süreci içerisinde kullanıcıyı kendine sadık hale getirmek ve ondan olabildiğince faydalanmak sosyal ağların temel prensibidir. Kullanıcıların yaptıkları her hareketi takip etmek ve bu hareket doğrultusunda özellikler geliştirmek ya da entegre etmek, sosyal ağların bu piyasada tutunmalarını sağlayacak yegane şeydir.

13 Ağustos 2021 Cuma

Yerli Sosyal Ağlarda Eski Ama Yeni Bir Girişim: Yaay

Daha önceki yazılarımda sürekli yerli sosyal ağ platformlarından, gelişimlerinden ve bunların eksikliklerinden sık sık bahsettim. Aslında ülkemizde yerli bir sosyal ağın nasıl olması gerektiği ve yerli sosyal ağ mantığının neden hep eksik kaldığını az çok hepimiz biliyoruz. Yetersiz reklam bütçeleri, yatırımcı desteklerinin az olması, melek yatırımcı dediğimiz konuların ne yazık ki ülkemizde çok fazla işleyen bir mekanizma olmaması gibi nedenler hep karşımıza çıkıyor. Daha öncesinde yapılmış birçok projenin tekrar etmesi de bu konuda yapılan hatalardan birtanesi...

Yaay

 

Daha önce karşımıza çıkan projelerden birtanesi olan Yazbee'de ne yazık ki benzer nedenlerden dolayı tutunamamış ve kapanmıştı. Arkasında teknoloji alanında ülkemizdeki önde gelen firmalardan biri yer alsa da yetersiz kaynak sebebiyle altyapı maliyetlerini karşılayamamış ve borçlarına istinaden projeye el konulmuştu. Şimdi ise projeye el koyan Türk Telekom bu projeyi kendi bünyesinde Yaay adıyla yeniden hayata geçirdi. Yazbee'nin tüm özelliklerini aynen olduğu gibi elinde tutarak sadece renk değişimi ile yeniden alan Türk Telekom'un bu iş öyle çok büyük bir bütçe ayırdığını düşünmüyorum. Ancak ülkemizin en büyük şirketlerinden birinin bu konuda atılım yapmasının yararlı olduğunu görüyorum. En azından Yaay, altyapı konusunda ve reklam konusunda diğer oluşturulan projelere oranla yetersiz kalmayacak ve arkasında büyük bir teknik destek gücünün olduğunu hissettirecektir.

Yetmez mi? Hızlı ve Öfkeli 9?

 Ne kadar hızlı da olsan ne kadar öfkeli de olsan 9 film olmuş ve daha dokuzuncu film girmeden yapımcılar 10 ve 11 için de anlaştıklarını ve çalışmalara başladıklarını duyurmuşlar. Şunu kabul etmeliyiz ki seri olarak kesinlikle beğendiğim ve takdir ettiğim bir seri... İlk filmler son derece başarılı ve Need for Speed tayfası için bulunmaz bir nimetti.

hizli-ofkeli-9

İlk filmin çıktığı dönemlerde internet kafelerde millet Need for Speed ile hız sınırlarını zorluyorken, film piyasaya sürülünce herkes kendinden geçmişti. Oyun ekranlarında hayallerini süsleyen arabaların gerçekte varolduğunu ve sokak yarışlarının gerçekten yapıldığını gören oyuncular oyunu daha bir heyecanla oynamaya başlamıştı. Tabi ki film oyundan bağımsız bir şekilde ilerledi ancak o ilk film birçok oyuncunun hala hayallerinin filmidir. Ancak dediğim gibi her güzel şeyin ne yazık ki bir sonu olmalı.
 
Hızlı ve Öfkeli 9 filmine gelecek olursak, serinin her filminde olduğu gibi sürekli bir aksiyon var ve bu aksiyon film boyunca hiç sıkmıyor ancak bazı mantık hataları ile konunun sürekli olarak Toretto ve ailesi etrafında işlenmesi artık yeter dedirtiyor insana. Arabalar yine her zaman ki gibi harika ve ekipte bulunan Tej Parker'ı artık müthiş derecede abartılmış bir karakter olarak buluyorum. Benim anlam veremediğim bu adam ilk filmlerde sadece sokak yarışları düzenleyen ve araç modifiyesinden çok iyi anlayan bir adamdı. Sonra ne oldu da uzay fiziği konusunda bu kadar bilgi sahibi oldu ve arabayla uzaya çıkabilecek kadar hesaplama yapmayı öğrendi. Burada büyük bir abartı olduğu görüşündeyim. Bununla birlikte artık Dominic Toretto ve ailesi konusunun da son baymaya başladığını ve yeter artık dedirttiğinin sonuna kadar arkasındayım.

Aksiyon konusunda film arayışı içindeyseniz ve konuya artık çok takılmam ister uzaya gitsinler ister yerin dibine girsinler  aksiyon olsun bana yeter diyorsanız bu filmi kesinlikle izleyebilirsiniz.

9 Ağustos 2021 Pazartesi

Sınırsız Eğitim Kaynağı: Udemy

Aslında çok uzun süredir takipçisi olduğum ve içeriklerinden yararlandığım sitelerin başında gelir Udemy... İçerisinde birçok profesyonel eğitmenden farklı farklı konularda eğitimlerin bulunduğu bir uzaktan eğitim portalıdır kendisi. Belki eski olanlar hatırlar muhtemelen ilk olarak bir Oblogi adındaki Türkiye'nin ilk sosyal medya projesi ile tanımış olduğumuz Levent Cem Aydan'ın kurmuş olduğu bir e-okul.co projesi vardı. Eğer bu platformu biliyorsanız Udemy'de sıkıntı çekmezsiniz.

udemy
Ne yazık ki Oblogi gibi e-okul.co'da bir süre sonra yayın hayatına son vermişti. İçerisinde gayet başarılı eğitimler olmasına rağmen beklenen ilgiyi görememişti. Ancak Udemy, o dönemlerde e-okul.co'nun görmeyi beklediği ilginin kat be kat fazlasını günümüzde görmüş durumda. Milyonlarca dolar yatırım alarak ülkemizden çıkmış ilk milyar dolar değerlemeye ulaşmış projedir kendisi.

İçerisine girdiğinizde adeta derya deniz... Göz alabildiğine eğitimle dolu olan bu platformda sadece belli konularda değil her konuda eğitim bulabilirsiniz. Hukuktan programlamaya, yabancı dilden kişisel gelişime ücretli ya da ücretsiz binlerce eğitim var. Bu eğitimleri de sadece Türkiye'deki eğitmenler değil yurt dışından da birçok eğitmenin verdiğini unutmayın. Yani ingilizceyi bir ingilizin anlatımıyla öğrenebilirsiniz. Ayrıca eğitimlerin fiyatlandırmaları da son derece uygun.

Eğitimlerin fiyatlandırmalarını her eğitmen kendisi belirlediği için aşırı pahalı eğitimlerle karşılaşmanız çok sık rastlanan bir durum değil. Tabi ki çok pahalı olan ancak değerini hak eden eğitimler de var ancak kendimden örnek vermem gerekirse ben iki adet YDS eğitimini toplamda 70 TL gibi çok uygun bir fiyata satın almıştım. Sizde kendinize göre olan eğitimleri bulup bu eğitimleri son derece uygun fiyatlara satın alabilirsiniz.

20 Haziran 2021 Pazar

Hizmet ve Fayda İlişkisi: Ankara Havaalanı Örneği

 Hizmet ve fayda, hizmet alan ve hizmet veren arasındaki memnuniyet ilişkisinin en temel ilişkisidir. Hizmet alan, yani müşteri, her zaman en yüksek faydayı sağlayabileceği hizmeti en uygun fiyatlandırma ve maliyet ile almak ister. Hizmet veren ise, yani işletme, her zaman en yüksek karı sağlamak için minimum maliyet ve maksimum fiyatlandırma ile sürekli olarak hizmet vermek ister. En temel de baktığımızda basit bir şekilde bir mahalle bakkalının 1TL'den satabileceği bir çikolatayı karını en yüksek seviyede tutabilmek için 2TL'den satması şeklinde yorumlayabilir. Müşterinin ise o bakkaldaki 2TL'lik çikolata yerine en uygun maliyet ve en yüksek fayda düşüncesi ile hareket etmesinden dolayı 0.50TL'lik çikolataya yönelmesini söyleyebiliriz.

Günümüzde birçok şirket bu işletme ve müşteri davranışlarını analiz ederek üretimlerini, ürün yelpazelerini ve pazarlama stratejilerini bu analizlere göre belirlemekteler. Dünya'nın birçok farklı ülkesinde geçerli olan bu analiz düzeni ülkemizde de geçerli olmalı bir an önce. 3 gün önce Avustralya'dan Türkiye'ye dönüş yaptım ve Ankara Esenboğa Havaalanında, Avustralya'dan getirdiğim hattım kapsam dışı kaldığı için, Türk Telekom tarafından sağlanan havaalanının ücretsiz internet hizmetine bağlanarak yakınlarımla iletişime geçmeye çalıştım. Ancak ne yazık ki internet altyapısını sağlayan Türk Telekom nasıl bir düşünce ile bu altyapı hizmeti sunmayı amaçladıysa artık internete bağlanmak istediğiniz zaman sizden bir telefon numarası istiyor. Aslında diğer havaalanlarında olan, en azından benim gördüğüm Doha, Manila, Sydney gibi şehirlerde, bu temel bilgileri verdikten sonra otomatik olarak bağlanabiliyorsunuz. Ancak Türk Telekom'da bu telefon numarısını girdikten hemen sonra size bir mesaj gönderdiğini ve bu mesajdaki kodu girmeniz gerektiğini söylüyor. Ne güzel değil mi? Yurtdışından gelen bir insanın kapsam dışı olan hattına mesaj atın ve o mesajın kişi tarafından okunabileceğini düşünün ve ücretsiz internet hizmeti sağladığınızı düşünün.

Bu hizmetleri hangi kafalarla, nasıl veriyor ve hangi memnuiyet sistemine göre ölçüm yaparak aynı hizmetleri vermeye devam edebiliyorsunuz anlayabilmiş değilim....

13 Haziran 2021 Pazar

Sendikal Güç ve Refah Düzeyi İkilemi

Sendikalar yapıları gereği üyesi olsun olmasın tüm işçilerin sosyal ve ekonomik haklarının korunması ve geliştirilmesi için ortaya çıkmış güçlü gruplardır. Temel amaçları sosyal ve ekonomik hakların korunması ve geliştirilmesi olan bu kurumlar aslında işçi kesiminin refah düzeyini belli bir düzeyde tutmaya özen gösterirler ve bunun için mücadele ederler. Peki refah düzeyi yüksek bir toplumda sendikal mücadelenin başarısı ne olabilir?

Sendikal Mücadele
 

Öncelikle bu konuda kendi fikirlerimden bahsedeceğimi ve bazı temel noktalardan hareket ederek bu yazının ana temasından çıkmadan devam edeceğimi belirtmek isterim. Sendikaların ilk ortaya çıktığı dönemlere baktığımızda genellikle sürekli düşürülen ücretler ve zorlaşan yaşam standartlarına karşın işçilerin bir araya gelerek kolektif bir grup olarak işverene karşı isyan etmelerini görmekteyiz. Örneğin, sendikal mücadelelerin ilk ortaya çıktığı İngiltere'deki o dönemi incelediğimizde artan makineleşme ile beraber düşen işçilik ücretleri, çocuk işçiliğin artması, uzun süren çalışma saatleri, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili önlemlerin alınmamasının doğrultusunda çalışanların yaşam standartlarının düşerek aile ve eğlence hayatlarının sonlanarak sadece iş yaşamına entegre bir hayat sürdürmelerini sayabiliriz. Bu nedenle ortaya çıkan işçi isyanları ve ortaya çıkan kanlı grevler sonucunda örgütlenen işçilerin mesleki ve sektörel olarak gruplanmaları ile sendikalar ortaya çıkmıştır. 

Günümüze geldiğimizde baskıcı rejimlerin ve diktatörlük hükümetlerinin yönettiği ülkeleri saymazsak, sendikalar işçilerin refah düzeylerine göre hareket etmektedirler. Bu ülkeleri bu konunun dışında tutmamızın en temel sebebi ise sendika yöneticilerinin hükümet odaklı hareket ederek, hak mücadelesinden kaçındıklarını görmekteyim. Bu doğrultu da hak mücadelesinin olmadığı bir ortamda sendikal gelişimden söz edemeyiz. Bu dipnotu aktardıktan sonra konumuza dönecek olursak, sendikal mücadelenin refah düzeyine oranla düşüş göstermesini, birebir yaşadığım bir örnek olarak, Avustralya'dan verebilirim. Avustralya'da bulunan Avustralya Üretim İşçileri Sendikası'nın 2019 yılında imzaladığı toplu iş sözleşmesi ile üyelerine yıllık yüzde 1,5 zam aldıklarını öğrendim. Dışarıdan bakıldığında aslında son derece gülünç bir rakam olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak yaşam kalitesi, refah düzeyi, satınalım gücü gibi etmenleri işin kattığımızda ve enflasyonun yüzde 3 ile yüzde 5 arasında inip çıktığını düşündüğümüzde üyeleri bir nebze de olsa tatmin edebilecek seviyede olduğunu söyleyebilirim. Buradan hareketle refah düzeyinin ortaya çıkardığı yaşam kalitesinin yüksek olması ile birlikte satınalım gücünün yeterli seviye de olması hem işçileri hem de sendikaları hak mücadelesinin dışında olmasını sağlıyor.

Hak arama konusunda bir mücadeleye girebilmek için öncelikle işveren ya da hükümet tarafından işçi kesiminin birtakım haklarının kısıtlanması ya da elden alınması gerekmektedir. Ortada böyle bir durum yokken, yaşamsal faaliyetlerin yerine getirilebilmesi ve Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde belirttiği basamaklardan ilk üçünü (Fizyolojik ihtiyaçlar, Güvenlik İhtiyacı, Ait olma ve sevgi ihtiyacı) vatandaşlarına kolaylıkla sunabilen ülkelerde sendikal mücadelelerin sadece ideolojik etken olarak ortaya çıktığını ve sembolik bir şekilde desteklendiğini görüyorum.

12 Haziran 2021 Cumartesi

Huawei'nin Gücünün En büyük Örneği: HarmonyOS

Google, Donald Trump'ın Amerika Birleşik Devletlerinin başkanı olduğu dönemde bildiğiniz gibi Huawei'ye Android desteği vermeyi kesmişti. O günden sonra hiçbir şey de eskisi gibi olmadı. Özellikle de Huawei'nin dünyanın en çok satan akıllı telefon üreticilerinden birisi olduğunu düşündüğümüzde Google'ın kendisi açısından çokta doğru bir karar verip vermediği fazlasıyla tartışıldı. Hatta yapılan açıklamalarda Huawei, bu işbirliğinin bozulmasını istemediğini ve bu durumu düzeltmek için uğraştıklarını açıklamıştı.
 
HarmonyOS

Ancak Huawei'nin tüm çabalarına rağmen Google, Çinli üreticiye adeta bir Amerikan ambargosu uyguladı. Bu süreçten sonra ise Huawei, kendisi için en doğru çıkış yolunun kendi işletim sistemi ve ekosistemini geliştirmek olduğuna karar vererek, zaten daha önceden çalışmalarına başladığı, HarmonyOS'u tüm dünyaya duyurdu. Şimdi size tutup da HarmonyOS hakkında tanıtıcı bilgiler verip gereksiz laf kalabalığı yapmayacağım. HarmonyOS için söyleyebileceğim en temel bilgi, Iron Man serisindeki Jarvis neyse HarmonyOS o olmaya çalışıyor. Kısaca özetlediğim zaman bu tanım son derece yerine oturuyor.

Huawei, ülkemizde her ne kadar bilinmese de özellikle Çin pazarında akıllı telefon haricinde tıpkı Xiaomi gibi bir çok farklı akıllı ev eşyası üretmekte. Elektrik süpürgesi, televizyon, klima vs. bir çok gündelik kullanım amaçlı ürünleri bulunan bir marka. Bunun yanı sıra telekominikasyon altyapısı ürünlerinde de dünyanın en büyük üreticilerinden bir tanesi. Operatörlerin kullandığı baz istasyonlarının büyük bir çoğunluğu Huawei, tarafından üretiliyor.

Huawei'nin HarmonyOS'u çıkarması demek; Huawei ürünlerini kullanıcıların artık sadece HarmonyOS destekleyen Huawei ürünlerini kullanmaya devam etmesine zorlanması demek. Tıpkı Apple gibi... Bir iPhone satın aldığınızda tam uyumlu çalışması için bir Macbook almanız gerek, bir Apple Wacth almanız gerek, bir AirPods almanız gerek demek. Böylelikle hepsini uyumlu bir şekilde kullanıp herhangi bir entegrasyon problemi olmadan yolunuza bakabilin. Huawei'nin yaptığı ise bu ürün yelpazesini fırın, süpürge, buzdolabı gibi günlük hayatın her noktasında kullanılan ürünlerle genişletmek oldu.

Iron Man filmlerini izlediğimiz zamanlar herkes kendi kendine demiştir: "Ulan bu Jarvis gibi bir şey olsa direk alırım. Baksana ne kadar güzel, ne söylesen anında yapıyor." İşte Huawei size bu kolaylığı ve teknolojiyi HarmonyOS ile sunarak artık bu durumun herkesin erişebileceği bir teknoloji olduğunu gösteriyor. Huawei bu açıdan son derece güçlü bir marka olduğunu da tüm dünyaya kanıtlamış durumda. Sonuçta böylesine bir teknolojiyi son kullanıcıya indirgemiş ve artık klasik akıllı telefon, akıllı ev ürünleri gibi yelpazeyi tümleşik hale getirerek size hayalinizdeki teknolojiyi doğrudan sunmuş. İşte teknoloji savaşlarının hayatımıza ne kadar etki edeceğinin en büyük kanıtı olarak karşımıza çıkan büyük bir örneği...

Salgın'da Sosyal Destek Nasıl Yapılır?

Covid-19, sadece bizim ülkemizde değil tüm dünyada büyük bir etki yarattı ve çalışma hayatı ile ekonomik yaşamı doğrudan etkiledi. Çalışan kesimin yanında küçük ve büyük işletmeleri sert bir şekilde vuran bu salgın, online alışveriş bazlı çalışan işletmeler içinse bulunmaz nimetti. Buraya kadar okuduklarınız size bir Covid-19 ve sektör analizi gibi gelecek ancak yazının devamında dünyadan ve Türkiye'den örneklerle salgın döneminde uygulanan başarılı desteklerden bahsedeceğim.


Melbourne

Öncelikle bu konuya doğrudan şu anda içerisinde yaşadığım ülke olan Avustralya'dan bir örnekle başlamak istedim. Melbourne'de Covid-19 salgını vatandaşlar için sıkıntılı bir şekilde başladı ve devam ediyor. Avustralya bir eyaletler ülkesi olduğu için her eyalet, devletin kendi aldığı önlemlerden bağımsız olarak, kendi önlemini aldı. Bunların en güzel örneklerinden bir tanesi de Melbourne. Çok sert geçen salgın döneminde Melbourne, 2020 yılının Ağustos ayında vaka sayılarının 700'lere dayanmasından 3 haftalık sokağa çıkma yasağı ilan etti. Bu yasak süresinde ise Melbourne'ün içerisinde bulunduğu Victoria eyaleti sınırları içinde yaşayan her vatandaşa istisnasız devlet sağlandı. Bu devlet desteğinden kısaca bahsetmem gerekirse, Victoria eyaletinde yaşayan bir ailenin geçim masrafı eyalet hükümetinin hesaplamalarına göre (kira, mutfak masrafı, yakıt masrafı, eğlence masrafı, giyim masrafı gibi) haftalık 800 Avustralya doları düzeyinde olduğu görünüyor. Ancak eyalet hükümeti insanların evlerinde kalmaları için haftalık 1500 Avustralya doları yardımda bulundu.

Lezzet Ankara

Ülkemizde hükümetin yaptığı komik yardımlardan bahsetmek durumu daha da komik hale getireceğinden bu kısımda sadece Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin ortaya çıkardığı bir projeden bahsetmek istiyorum. Geçenlerde Mansur Yavaş'ın Twitter hesabından paylaştığı bu proje aslında işletmeler için son derece faydalı başarılı bir proje olacak gibi duruyor. Bildiğiniz gibi ülkemizde online yemek siparişi yapabildiğiniz farklı uygulamalar ve internet siteleri bulunuyor. Bunlardan en tanınanı ve bilinirliği en yüksek olanı Yemeksepeti... Mansur Yavaş önderliğinde Ankara Büyükşehir Belediyesi, sadece Ankara içerisinde hizmet verecek benzeri bir proje hazırladıklarını açıkladı. Lezzet Ankara adı verilen bu proje ile Ankara'daki gıda sektöründe yer alan işletmeler ücretsiz üye olarak sıfır komisyon sayesinde müşterileri ile tıpkı kendi internet sitelerinden sipariş veriliyormuş gibi kendi fiyatları üzerinden alışveriş yürütebilecekler. Aslında bu projenin en güzel tarafı hem müşteriler doğrudan işletmelerin kendi fiyatlarını görebilecek hem de işletmeler yaptıkları her satıştan aracı firmaya komisyon ödemeden fiyat farklılığı olmadan satış yapabilecek. Salgın döneminde zaten ağır bir darbe yiyen işletmeler bir de komisyon ödemek zorunda kalmayacak.

İtalya Covid Destek Paketi

Covid-19 salgınını en ağır yaşayan Avrupa ülkelerinden birisi de İtalya... Hepimizin aklında yer etmiştir, insanların balkonlara çıkıp şarkılar söylediği ve birbirlerine moral verme çabaları içerisinde salgının azalmasını beklediği günleri. İtalya'da şu anda 10 Temmuz 2021 itibariyle, 2078 yeni vaka bulunuyor ve bu rakalamlara 40 binlerden gelindi. Salgının en sert olduğu zamanlarda İtalya, toplamda 32 milyar avroluk bir destek paketini uygulamaya koydu. Bu yardım paketinin 11 milyar avrosu ise doğrudan vatandaşlara nakit yardımı olarak uygulandı.

Kanada Covid Destek Paketi

Covid-19 konusunda en erken tedbirleri alan ülkelerden birisi kesinlikle Kanada oldu. Çok iyi hatırlıyorum salgının ilk dönemlerinde Avrupa ülkeleri daha sürecin nasıl devam edeceğini beklerken Kanada Başbakanı'nın "Vatandaşlarımız hiç merak etmesin. Onların sağlığı bizim için her şeyden çok daha önemli gereken destek verilecek yeter ki sokaklara çıkmayın" açıklamalarını. Kanada bu süreçte ilk etapta 82 milyar Kanada doları gibi müthiş bir büyüklükte yardım paketi açıklamış, daha sonra yapılan eklemelerle bu paketi 107 milyar Kanada doları olarak güncellemişti. Bu paketin 52 milyar Kanada dolarının doğrudan vatandaşlara yardım olarak, kalan 57 milyar Kanada dolarının ise ekonomiyi canlandırma hamlelerine destek amaçlı kullanılacağı açıklanmıştı.

İşin özeti yardım yaptığın zaman ekonomik yeterlilik çok önemli bir rol oynuyor. Avustralya, İtalya, Kanada gibi ülkelerin yaptıkları yardımları göz önüne aldığımızda ülkemizde esnaflar için yapılan 3000 TL'lik kira yardımları komik duruyor. Sonuçta o esnaf zaten 10.000 TL kira ödüyor.  Ekonomiyi canlı tutmak ve salgından en az hasarla kurtulmak için güçlü bir ekonomik güvence sağlamak ve acil durum politikaları uygulamak gerekiyor.